SİNA Verilerindeki Tutarsızlıklar ve Teşvik Sistemine Duyulan Güvensizlik Artıyor
2024 yılına ait SİNA ekranlarında görülen hastane başvuru teşvik oranlarında, önce ani ve gerekçesiz değişiklikler yapılmış, ardından sahadan yükselen itirazlar üzerine bu oranlar tamamen sistemden kaldırılmıştır.
Bu süreçte birçok meslektaşımız ekran görüntülerini kaydederek resmi itirazlarda bulunmuş; ancak verilen yanıtlar, “hasta sayınızdaki değişiklikler sebebiyle oranlar güncellenmiştir” şeklinde olmuştur. Oysa hasta sayılarında hiçbir değişiklik olmadan SİNA verilerindeki oranların sürekli farklılaştığı açıkça görülmüştür. Bu durum, yapılan açıklamaların sahadaki gerçeklerle uyuşmadığını göstermektedir.
Bugün itibarıyla ülkemizdeki aile hekimlerinin yaklaşık %97’si hastane başvuru teşvikinden yararlanamamaktadır. Türkiye’deki yoğun poliklinik yükü, acillere ve hastanelere başvuru sayısı, nüfus dinamikleri ve sağlık okuryazarlığı düzeyi göz önüne alındığında, ortaya çıkan tablonun sorumluluğunun aile hekimlerine yüklenmesi adil değildir.
Dolaylı yöntemlerle bir sevk zinciri uygulamasının teşvik sistemi üzerinden hayata geçirilmeye çalışıldığı izlenimi güçlüdür. Ancak sevk zinciri; gerekli mevzuat altyapısı, basamaklar arası koordinasyon ve toplumun sağlık okuryazarlığı geliştirilmeden uygulanabilir değildir. Bu nedenle sorumluluğun sadece aile hekimine yüklenmesi kabul edilemez.
İdarenin SİNA verilerindeki değişikliklere dair hesaplama yöntemini hâlâ şeffaf olarak açıklamaması, sahadan gelen geri bildirimleri dikkate almaması ve verilerin tutarsız şekilde farklılaşması; sisteme olan güvenimizi ciddi biçimde zedelemektedir.
Teşvik Sisteminin Adil, Şeffaf ve Ölçülebilir Şekilde Yeniden Kurgulanması Gereklidir
Mevcut teşvik sistemi; belirsiz kriterlere dayalı, hesaplama yöntemi açıklanmayan ve hekimlerin kontrolü dışındaki değişkenlere bağlanmış bir yapıdadır. SİNA verilerindeki tutarsızlıklar, teşvik sisteminin bugün bulunduğu noktada güvenilirliğini kaybetmesine yol açmıştır.
Adil bir teşvik sisteminin;
- Bilimsel ve objektif kriterlerle çalışması,
- Veri kaynaklarının değiştirilemez, denetlenebilir ve sabit olması,
- Hesaplama yönteminin bir bütün olarak açık şekilde paylaşılması,
- Hekimin kontrol edemeyeceği dış faktörlerin teşvik kriterlerinde yer almaması,
- Şeffaf ve işleyen bir itiraz mekanizması içermesi
zorunludur.
Aksi hâlde, sistemle adalet bağının zayıfladığı bir yapının sürdürülebilirliği mümkün değildir.
Teşvik sistemi; cezalandıran değil güçlendiren, belirsizlik yaratan değil öngörülebilirliği artıran, motivasyonu azaltan değil hizmet kalitesini destekleyen bir yapıya dönüştürülmelidir.
1 Yıl Gelmeyen Hasta Kriteri Konusunda da Endişelerimiz Haklıdır
1 yıl gelmeyen hasta kriterinin de böylesine güvensiz ve şeffaflıktan uzak bir ortamda ne şekilde hesaplandığı, hangi verilere dayandığı ve ne kadar doğru uygulandığı konusunda taşıdığımız endişeler son derece haklıdır. Sahada yaşanan veri tutarsızlıkları ve açıklanmayan algoritmalar, bu kriterin de objektif şekilde değerlendirildiğine yönelik inancı zayıflatmaktadır.
Haklı Mücadelemizden Vazgeçmeyeceğiz
hakkımızı aramaktan, bilimsel gerçekleri savunmaktan ve yanlış uygulamalara karşı doğruları söylemekten asla yorulmayacağız, vazgeçmeyeceğiz.
Koruyucu sağlık hizmetlerinin yükünü omuzlayan biz aile hekimlerinin emeğinin görünür olması, teşvik sisteminin adil ve şeffaf bir yapıya kavuşması ve mesleki itibarımızın korunması için mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir.
Senin için, seninle ANKAHED