Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık Komisyonu'nda yapılan son toplantıda, Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD), pratisyen aile hekimlerini "sadece on günlük eğitimle" göreve başlayan, sistemle hasta arasındaki bağı kuramayan, eğitimsiz ve yetersiz gibi gösteren söylemleri; camiamızda büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
Oysa aile hekimliği sistemi, bugün hâlâ büyük oranda pratisyen hekimlerin omuzlarında ayakta durmaktadır. Bu hekimler, yıllardır artan iş yüküne, değişen yönetmeliklere, performans baskılarına, fiziki ve idari sorumluluklara rağmen görevlerini özveriyle sürdürmektedir. Çocuk aşılamasından gebe izlemine, yaşlı bakımından pandemi mücadelesine kadar toplum sağlığının temel yükünü taşımaktadırlar. Bu emeği görmezden gelmek, meslektaşlarımızın alın terini hiçe saymaktır.
Aynı şekilde, SAHU (Sözleşmeli Aile Hekimliği Uzmanlık Eğitimi) yoluyla uzmanlık yoluna giren hekimleri değersizleştirici ifadeleri; hem motivasyon kaybına hem de sistem içi hekimler arası bölünmeye sebep olmaktadır. Bu yolla uzmanlık kazanan birçok hekim, halen birinci basamakta çalışmakta; bilgi ve birikimleriyle aile hekimliğine katkı sunmaktadır. Eğitim modeli eleştirilirken eğitim alan, sahada çalışan, uzman, pratisyen diye hekimler değersiz gösterilmemeli ayrıştırılmamalıdır.
TAHUD'un bu açıklamaları, her iki grubu da küçümseyerek kendi içinde ciddi bir tutarsızlık barındırmaktadır.
Bizler, aile hekimliğini geliştirme çabasının tüm tarafları kapsayacak şekilde, birleştirici bir dille yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz. Pratisyen hekimlik de, uzmanlık da bu sistemin vazgeçilmez parçalarıdır. Ayrıştırıcı değil birleştirici, dışlayıcı değil kapsayıcı olunmalıdır.